Görü, Görgü ve Eğitim – 2. Bölüm: Görgü

“Görü, Görgu ve Eğitim” üçlemesinin ikinci yazısıyla karşınızdayız.

İlk yazımızda (ulaşmak için tıklayın) Cem Yılmaz’ın “Eğitim şart” klişesini, hem de bir reklam filmi ile, nasıl baş aşağı ettiğinden bahsetmiştik. Sınıf eğitimi (veya kuru eğitim de diyebiliriz) yaklaşımının pek fayda sağlamadığı halde hâkim yaklaşım olarak kullanılmakta ısrar edildiğine değinmiştik.

Bu yazıda görgü ve görgü-eğitim ilişkisi hakkında konuşacağız. Kuru eğitimle yol almaya çalışmak yerine birbirini besleyen görgü-eğitim döngüsü alternatifini değerlendireceğiz.

Eğitimle ilgili küçük bir örnekle başlayalım: Örneğin yeni aldığınız bir CNC makinasının nasıl kullanıldığını bilmiyorsanız eğitim alır ve öğrenirsiniz. Eğitim faaliyeti sona ermiştir ve istenen hedefe ulaşılmıştır.

Oysa, görgü böyle bir şey değildir. Bir başı-sonu yoktur, basitçe tanımlanamaz. Adeta hayat boyu devam eden bir pişme hâlidir. Buna rağmen eğitim ile görgü bir yönüyle hep kol koladır.

Bir üniversitede 4 yıl boyunca edinilen bilgi elbette önemlidir. Fakat üniversite yıllarında edinilen görgü, en az bilgi kadar önemlidir. 4 yıl boyunca üniversitedeki ast-üst ilişkisine biat edilmiştir. Despot hocalarla başa çıkılmıştır. Geçmesi zor derslere sebatla sabaha kadar çalışılmış ve geçer not alınmıştır.

İşte bu “görgü”, iş hayatınızdaki ast-üst ilişkilerinizde uyum sağlayacağınıza, despot yöneticilerle orta yol bulacağınıza, zorluklar karşısında pes etmeyeceğinize ve sebatla onların üstesinden geleceğinize dair önemli bir göstergedir. Bu, işe alınmanızı sağlayan belirleyici faktörlerden biridir. Hatta birçok iş dalı için edindiğiniz eğitimden daha baskın bir faktörüdür.

İnsanlar kişilikleri, sosyal zekâları, ekonomik durumları, sosyal sınıfları, hatta içgüdüleri ve hayat enerjileri gibi birçok zorlayıcı veya doğal özellikleri ile hayatla bir ilişki kurar ve bu ilişkisini zenginleştirmeye çalışır.

Zira insan sosyal bir varlıktır. Sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak için sosyalleşmek zorunda olan sıradan insanlar değil, aynı zamanda bütün enerjisini, kendini keşfetmeye adamış insanlar da iç zenginliğini arttırmak için diğer insanlara muhtaçtır.

Güzelbahçe’de görmüş geçirmiş yaşlı zeytin ağacı

Okuyucuyu sıkmamak adına gökyüzünden yeryüzüne inecek olursak, insan dış dünyayla yani hayatla doğru bir ilişki kurmak durumundadır.

Bir insan için en kötüsü, bu ilişkiyi hiç kuramaması veya çok zayıf kurabilmesidir. Bana göre bu durum örneğin hayatının baharındaki bir gencin başına gelebilecek en istenmeyen durumdur. Bu ruh halinin kelimelere dökülmüş hali “hayatta hiçbir şeyin anlamı yok” türünden depresif, çıkmaz sokak ifadelerdir.

Bunun daha az kötüsü, hayatla bir ilişki kurmak, fakat bu ilişkinin irrasyonel olması durumudur. Yani insanın kafasında bir dış dünya algısı vardır ama bu algının, dış dünyada gerçekte olan-bitenle pek alakası yoktur. Bu çok yaygın bir durumdur.

Örnek olarak eleman seçiminde, adayın yetenekleri ve eğitiminden ziyade adayın doğum yerini önde tutan bir İK yöneticisinin düştüğü durum budur. Dış dünya ile kurduğu irrasyonel ilişki yüzünden değerli insanları eleyerek, vasıfsız insanları işe almakta ve şirketine zarar vermektedir.

İşte, dış dünyayla, rasyonel ve doğru bir ilişki kurma ve bu çerçevede deneyim zenginleştirme durumuna (bu yazıda konu ettiğimiz anlamda) GÖRGÜ diyoruz.

Yazının başında eğitim ve görgü kol koladır demiştik. İşte, hayatla doğru bir ilişki kurma yolunda, doğru adımlar atmış bir kişi için bilgisini geliştirmek, yani kendini eğitmek tıpkı nefes alıp vermek gibi hayatının doğal bir parçası haline gelir.

İnsan eğitim yoluyla kendini geliştirdikçe ve aynı zamanda, deneyim yaşayarak görgüsünü zenginleştirdikçe “eğitim” ve “görgü” birbirini besleyen, heyecanlandıran adeta bir sevinç sarmalına evrilir.

Kişi artık su, hava, ışık gibi uygun ortamlar sağlandığında filiz veren tohum daneleri gibidir. Bunun için birilerinin o daneleri eğitmesine gerek yoktur.

Çünkü kişi, hayatla hemahenk olmuştur ve hayat enerjisi (libido) (1) sayesinde hem kendini eğitmek hem de görgüsünü zenginleştirmek için gerekli iştiyaka doğal bir şekilde sahiptir.

İşte bu aşamada, şimdi Cem Yılmaz’ın “Eğitim Şart” reklam filmini izleyip, gülümseme zamanıdır. 😊

 

Bu yazı için bu kadarı yeterli olsun sevgili dostlar.

Gelecek yazı, yani “Görü” konusu, bu üçlemenin son ve en çarpıcı bölümü olacak.

Sevgi, sağlık ve sıhhatle kalın.

 

> (1) Jung’un tanımladığı anlamda libido

> Tabii bu işin bir de ahlak ve vicdan bacağı var. Yani siz kötücül bir dış dünya faaliyeti ile “doğru” bir ilişki kurup, vicdanınızı yok sayarak, o kötücül ekosistem içinde bir yapıtaşı olabilirsiniz. Fakat bu konuya bu yazıda değinmiyoruz.

> Serinin birinci yazısı için ilave dip not: “Eğitim Şart” klişesini kullananlar “eğitilmesi gereken kitle” içine asla kendilerini dahil etmezler. Onlar olması gereken bilinç seviyesine (her nasılsa 🤔) zaten çoktan ulaşmışlardır ve onların altında kalan cahil kitlenin bir nebze olsun kendi bilinç seviyelerine yaklaştırılması gerekmektedir. Diğer bir deyişler Eğitim Şart’çılar kendilerinin de eğitilmeleri gerektiğine zinhar inanmazlar.

> Yazı fotoğrafı WikiMedia Commons

 

 

 

 

 

 

Share